Sosyal ağlar :

PRATİK BİLGİLER

» Amortisman Sınırı
» Vergiden Müstesna Yemek Bedeli
» Emlak Vergisi Oranları
» Fatura Düzenleme Sınırı
» Değer Artış Kazançları İstisna Tutarları
» Kıdem Tazminatı Tavanı
» Usulsüzlük Cezalarına Ait Cetvel
» Yıllık Ücretli İzinler

MUHASEBE STANDARTLARI

Ülke içinde kullanılan muhasebe standartlarını uluslararası standartlarla bütünleştirebilmek için 1995 yılından bu yana 43 uluslararası muhasebe standardı Türkiye’ye ...

T.C. RESMİ GAZETE

   DUYURULAR

Krizin ekonomik veriler üzerindeki etkileri /Cengiz HERGÜNLÜ

Gelişmiş olan ülkelerin, gelişmelerini sürdürmelerindeki nedenlerden biri ilk olarak, dünyayı tanımaya yönelik yaklaşımların daha akılcı olmasına dair kültürel bir değişimin ortaya çıkması sonucunda bilimin gelişmesidir.

 

Bilimin gelişmesi, bilginin sistemli hale getirilmesini mümkün kıldığından. Bilgi birikiminin sistemleştirilmesi, daha sonra, teknolojik yeniliklerin gelişmesine, bireylerin bağımlılıklarının azalması sonucunda, bilginin aktarılmasının kolaylaşmasını sağladı ve dolayısıyla ekonomik büyümeyi teşvik etti.

 

Bilginin gelişmesi ve paylaşılması akılcı çözümlerin ve paylaşımların ortaya çıkmasına neden olduğu için, gelişmiş ülkelerde krizlerin ortaya çıkışı ile ilgili makroekonomik göstergeler doğru ve gerçeği yansıtacak şekilde yansıtılmaktadır diyebiliriz. Gelişmenin bir göstergesi olan ekonomik verilerin doğruyu ve gerçeği yansıtmak için şeffaf olması gereği, alınan kararların sonuçlarının tereddüt duyulmamasına neden olur.

 

Dünyayı etkisine alan Korona salgın krizine Almanya’da hazırlıksız yakalandı, fakat daha öncesinden hazırlıklı olduğu için, ‘bir salgın hastalık çıktığında nasıl karşılık verebilirim?’ plan ve bütçelerine göre hareket ettiğinden, ekonomik anlamda sağladığı doğrudan gelir gelir destekleri ile aldığı sağlık tedbirleri daha yüksek seviyelerde gerçekleşmektedir.

 

Ne yazık ki gelişmekte olan ülkelerde krizlerin ortaya çıkışı ile ilgili olarak makroekonomik göstergeler tam olarak krizi ortaya koyacak şekilde doğru verileri yansıtmamaktadır. Bu ülkelerde, hazırlanan temel makroekonomik göstergelerin, politik baskılar sonucu doğru ve güvenilir şekilde hazırlanmaması, ekonomik krizlerin önceden tahmin edilmesini ve hazırlıklı olunmasını da zorlaştırmıştır. Fakat kamu finansman açıklarının hızla yükselmesi gelişmekte olan ülkelerde borçlanma krizine neden olmaktadır.

 

Ülkemizde de serbest piyasa ekonomisinin uygulandığını ve bütçe açığını kapatmak için kullanabileceği alternatiflerden biri olan karşılıksız para basıldığını. Bunun da artan enflasyon sonucunda fiyatları yükselttiğini, TL’sının değerinin düştüğünü ve düşürüldüğünü, hane halkının alım gücünün düştüğünü, tasarrufu artırmak için ücretlerinde düşük tutulacağını bildiğimize göre, iç piyasanın talep yaratmasının uzun vadelerde olabileceğini dikkate alarak, işletmelerin normalleşmeye döndükten sonra neler yapmaları gerektiği gündeme almaları gerekir.

 

Ekonomik daralmanın oluşturduğu bu daralmadan mümkün olduğunca en az hasarla çıkabilmek için, İşletmelerin hızla kendi içlerine dönüp durumu gözden geçirerek bazı adımlar atmaları gereklidir. Bunları sıralamaya çalışalım:

 

Öncelikle kamunun açıkladığı ekonomik göstergeleri dikkate alarak ve gelişmekte olan bir ülke olduğumuzu hatırlayarak, dünyada gelişen ekonomik göstergeleri de takip ederek kendi ekonomik gösterge ve katsayılarını oluşturmaları ve mali raporlarını güncellemeleri, gerekirse dışarıdan uzman desteği almaları gerekir.

 

Maliyetleri gözden geçirip, hangi kalemlerde kısıtlama yapılacağına karar vermeleri gerekir. Gereksiz maliyetler kısılmalıdır. Bununla birlikte hangi maliyetlerin gereksiz olduğu da çok kolay saptanacak bir konu değildir. Genellikle işletmeler, kriz zamanlarında satışları düştüğü için reklamlarını kısmaya yönelirler. Satış düştüğü için ilk bakışta reklamı azaltmak mantıklı gelebilir, fakat satışları artırmak için reklamları daha da artırmak gerekebilir, özellikle dijital ortamda uygulanan e-ticaret reklamları artırılabilir.

 

Ekonomik daralmanın olduğu bu günlerde maliyet unsurlarını elden geçirirken yatırımları yavaşlatmak veya daha uzun vadelere yaymak gerekir. İşletmenin alacağı kararlara göre yatırımlar tamamen durdurulabilir. Zorunlu yenileme ve idame yatırımları dışındaki yatırımları ileri tarihe atmak doğru bir karar olur. Satışlar zaten düştüğü veya tamamen durduğu için yeni kapasite yaratmanın bir anlamı yoktur. Satışlar olmadığına göre stokları artırmak, stok maliyetlerini artırmak anlamına gelir.

 

Kriz mümkün mertebe verimlilik artırıcı önlemleri almak için bir fırsat olabilir. Satışların azalması demek üretiminde azalması demektir. Bu durumda özellikle beyaz yakalı çalışanların desteğiyle verimliliğin artırılması için alınması gereken ekonomik ve teknolojik desteklerden sonuna kadar yararlanma imkânı sağlanabilir.

 

Faydalı olması dileğiyle

 

Cengiz HERGÜNLÜ